İstanbul Boğazı’nın tam kalbinde, yaşlı çınar ağaçlarının altında bulunan,
penceresi eşsiz bir manzaraya açılan ve dünya mutfaklarından sayısız lezzetleri bir araya getiren Yeniköy 464’e hoş geldiniz.
Tarihi dokusunu koruyan kültürel çeşitliğiyle İstanbul’un nadide semtlerinden Yeniköy’deyiz.
Yenilenen yüzüyle restoranımız, dostlarla sabah kahvaltısından beş çayı sohbetlerine, şömine başında romantik anlardan toplantı, doğum günü gibi birçok etkinliğinize kadar farklı anlarınıza ev sahipliği yapmak üzere, her köşesinde ayrı keyif sunabilecek özel tasarımlara sahip bir mekan ayrıcalığı sunar.
Hijyen kurallarına uygun, özenle seçilen taze gıdalar ile menümüzün tamamı mutfağımızda hazırlanır. Ekşi maya ekmek çeşitlerinden pastalara, yemek soslarından dünya lezzetlerine kadar tüm lezzetler ustalarımızın elinden çıkar.
YENİKÖY’ÜN HİKÂYESİ
Yeniköy, Rumların ve Karadenizli Türklerin asırlardır birlikte yaşadığı, sonradan Ermeni ve Yahudi ailelerinin de yerleştiği, tarihi dokusunu koruyan, zengin bir kültürel çeşitliğe sahip olan, İstanbul’un nadide semtlerinden biridir. Semtin ismi de kültürel yapısı gibi çeşitliliğini yansıtır. Bizans döneminde bol bol çilek yetiştirildiği için “komarodes” ismini taşıyan semte, Rum ahali tarafından “Yeniköy” anlamında “Neokhorion” denmiştir. Semtin adının “Geni” kelimesinden geldiği de aktarılmaktadır. Osmanlılar döneminde Geni kasabasından gelen Ulahlar buraya yerleştirilmiş, “Geni”, Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanıyla “Yeni” olmuştur. İstanbul’un fethinden önce Yeniköy, bakımsız ve harap bir görünümdeyken, fetihten sonra Osmanlılar tarafından imar edilmiş, 18. yüzyıldan itibaren refah seviyesi yüksek, güzide bir semt haline gelmiştir. Doğu Karadeniz kıyılarından denizci ve tacir büyük bir kalabalık gelerek köyün nüfusunu ve iş sahasını çeşitlendirmişlerdir. Sahildeki yalıları ve tepelere doğru yerleşen tarihi köşkleri ile İstanbul Boğazı’nın incisi haline gelmiştir.
Yeniköy ahalisi olan Rumlar geçimini denizcilikle sağlamaktadır. Kayıkçılık, yazma üretimi, balıkçılık, terzilik yaygın mesleklerdendir. Karadeniz’e açılan gemi kaptanlarının, uzun zaman dayanan peksimetlerini Yeniköy’den aldıkları bilinmektedir. Yeniköy iskelesinden sonraki iskelenin adı “Peksimet İskelesi” olarak anılır. Evliya Çelebi de meşhur Seyahatnamesi’nde Yeniköy’deki dükkânların çoğunun peksimetçi olduğunu belirtir. Uzun yıllar boyunca ekmek ve türevlerini üretme konusunda Yeniköy önemli bir merkez olmuştur.
Yeniköy’de üç dinin mabetleri tarih boyunca yan yana varlıklarını sürdürmüşlerdir. Türk ve Rum nüfusu, tarih boyunca, farklı inançlara sahip olsalar da, birlikte yaşamanın çok özel bir örneğini sergilemişlerdir. Tarihin, sanat, toplum, din ve felsefe açısından tüm katmanlarını günümüze taşıyan bu ibadethanelerin 3 tanesi Rum Ortodoks kilisesi, 3’ü Ayazma, biri Sinagog ve 4’ü Camidir.
Şehrin içinde ama gürültüsünün dışında kalabilen, tarihi yalıları, evleri, mabetleri, eşsiz sahili, Rum ve Türklerden oluşan ahalisi ile İstanbul’un dört mevsiminin en güzel renklerini yansıtan şirin bir Boğaz semtidir Yeniköy…